boşluğa dalmak

çok şey oldu ama anlatacak pek bir şey de yok gibi…

Çok şey oldu ama anlatacak da pek bir şey yok gibi diyorum telefon kulağımda, öylece otururken tabakta geriye kabukları kalmış antep fıstıklarıyla oynuyorum. Günün yorgunluğunu evin içinde dolanan biri gibi görüyorum. Ayakları çıplak. Benden kayıp giden şeylerin arkasından taziyelerini yazdığı defteri arıyor.
Telefonda ne olduğunu anlatamamak ağrıma gidiyor. Hatırlamaya değer hiçbir şey olmadı mı, ben mi sadece fark edemedim? Yoksa hatırlıyorum ama anlatacak hevesim mi yok? Gözlerimin arkasında duran boşluğa balıklama dalıyorum. Etrafa su sıçratıyorum ve balıklar korkup kaçıyor. Büyük can sıkıntılarını, turuncu mercanları, çoktan küsüp geride bırakmam gerekenleri ve yaraların içine kabuklulukların yaptığı oyukları görüyorum.

Kafamı sudan çıkardığımda üzerimde Galata Köprüsü beliriyor. Köprüden oltalarını suya atmış, yanlarındaki plastik kovalara yakaladıklarını canlı kalsın diye koyan balıkçıları görüyorum. Vapurların ve arabaların motor sesleri, martıların ve insanların seslerine karışıyor. Kendi boşluğumun içerisinde kafasını sudan çıkarmış bir balık gibiyim ve gördüğüm dünyayı düzeltmeye değer görmüyorum.
Oltalardan kaçmaya çalışsam da biri ağzımın içine girip yanağıma saplanıyor. Çırpınarak yukarı çekiliyorum. Yağmurluğunun üzerinde su damlaları kalmış bir balıkçının elleri arasında kalıyorum. Yüzünü gördüğümde onun ben olduğunu anlıyorum.
Boşluğumda kendi kendimin avcısı oluyorum. Kovaya atılıyorum…

Author

nvzcik avatarı

Written by

Categories