çöp kovanızın poşetini düzenli olarak değiştirin, sorumlu bir şekilde atın.
Neden mi?
Evdeki çöp kovasının bile emek istediği bir düzende, insanın da ilişkilerinde diğerinin emeğini ve kendi emeğinin değerini görmek istemesi çok anormal bir istek olmasa gerek…
Evdeki çöp kovasını bize boşalttıran şey sanıyorum ki sorumluluktur. Sorumluluk da bize emek vermeyi, çaba göstermeyi salık verir. Çöp kovası gerek görüntüsüyle, gerekse kokusuyla “ben doldum, ben kendi kendimi boşaltamayacağıma göre beni boşaltman gerekiyor” der ve biz de gider boşaltırız. Ona “ben böyleyim, ben senin poşetini değiştirmek için bir çaba sarfedemem, beni böyle kabul et” demeyiz. Hatta diyemeyiz. Dersek de bedelini yine kendimiz öderiz.
Şimdi…
Eğer bizim tavrımız, tutumumuz, davranış biçimimiz, ilişki kuruş tarzımız, duygularımızı ifade ediş veya etmeyiş şeklimiz diğerini huzursuz ediyorsa, rahatsız ediyorsa, onun konforunu kaçırıyorsa bizim ona “ben böyleyim, değişemem, beni böyle kabul et” deme lüksümüz yoktur, benim bakış açıma göre. Tıpkı çöp kovası örneğinde olduğu gibi.
Nasıl ki çöp kovasının poşetinin değişimini başlatan şey hissettiğimiz sorumluluk ise, diğerinin huzurunu ve konforunu bozan tavrımımızın değişmesini başlatan şey de hissetmemiz gereken sorumluluktur. Eğer tekrar eden tüm ricalara, hatta taleplere rağmen bu çabayı göstermeye yanaşmıyorsak, diğer kişinin bize koyacağı mesafeyi de sorgulama lüksümüz yoktur, benim bakış açıma göre. Çünkü diğeri o mesafeyi koyarak – (inşallah koyuyordur ve koymak istediğinde problem olmuyordur. Gerçi bu sebepten ölen kadınlar var bugünlerde ama… Aaaa bak yine politik bir mevzuya girmek üzereydim. Neyse ki hemen fark ettim.) – “maskeyi önce kendine takıyor”dur ve bu saygı duyulacak bir şeydir.
Dolayısıyla onun araya koyduğu (veya koymayı başardığı) mesafe de ödeyeceğimiz bedeldir. Adımlarını geri geri atmış, çekilmiştir artık o kişi.
Çekilmiş olan kişiye doğru, yine onun hoşlanmadığı bir tutumla adım atmamız, o kişinin daha da fazla çekilmesine sebep olur, çoğu kez. Hayır, sanılanın aksine kaçan her zaman kovalanmaz. En azından bu şekilde kovalanmaz. Biz, onun ricaları ve talepleri doğrultusunda yöntemimizi değiştirmediğimiz sürece, değişen hiçbir şey olmayacaktır.
Çöp kovasının hacmine uygun olmayan bir poşeti geçirmemiz, hiçbir zaman işe yaramaz. Hatta başka sorunlar doğurur.
Ha bu arada! Çöp kovasıyla güzel güzel konuşmamız, konuşabiliyor olmamız, onunla karşılıklı çay kahve içiyor olmamız sorunu çözmez. Çöp kovası dolmuşken onunla konuşmak veya konuşabiliyor olmaya güvenmek bir illüzyondur. Çöp kovası artık aksiyon bekler. Evimize aldıysak, onu mağazadan aldığımız zamanki özeni, ilgiyi, heyecanı bekler. Hoyratlığa gelmez.
Ezcümle, hayatımızda olsun istediğimiz, değer verdiğimiz bir ilişkide (annemiz, babamız, çocuğumuz, eşimiz, işimiz, arkadaşımız vs.) diğerinin iyilik halinden, iyi olma ve huzurlu hissetme halinden sorumluyuzdur. Çünkü “her şey emek ister”. Tıpkı çöp kovası gibi.
Bilmem anlatabildim mi.