“Yalnızlık, insanı adım adım çıldırtıyor gibi gelir. Bu delilik hali, aslında aşırı olgunlaşmış bir farkındalığın ürünüdür. Kimse yokken kendi kendine sorular sormaya başlarsın ve ilginçtir ki, kimse olmadığı halde soruyu soranla cevaplayan aynı kişi olmaz. Dünyana, yediğin yemeğe, içtiğin suya bile yabancılaşırsın. Yalnız kaldığında, bedeninden uzaklaşıp sana verilmiş bir emanet olduğunu ve bu dünyada kalacak bir et yığınından ibaret olduğunu anlarsın. Evet, sen gideceksin, o burada kalacak.
Aynaya bakıp gülmek, yatağına yatıp boşluğa iyi geceler demek, tuvaletin kapısını kapatmayarak ettiğini sandığın bir isyandır sadece bir kaçıdır yalnızlık. Uzakta kavuşmak istediklerin varsa umut dolu bir sahra çölü, yoksa tam bir cehennem. Bir ilaç gibi. Kimini iyileştirirken kimi onunla intihar eder. Kötüdür demiyorum çünkü hayatın kamera arkasını yalnız kalmadan göremezsiniz. Gerçeği yüzüne vuran, herkes yüzüne yalandan gülerken hiç acımadan acı konuşan dosttur yalnızlık.”
Yalnızlaşmayı birde şöyle tasvir edebiliriz ki, kalabalık içinde tek kalma hissidir.
Özellikle Adams ın eşitlik Kuramı’nda bahsettiği ve Tarık Işıksaçan ın Etkili Motivasyon kitabında aktardığı gibi ( İnsanlar eşitliği girdi ve çıktılara göre değerlendirirler. Girdiler eğitim, deneyim, yetki ve yetenektir. Çıktılar ise maaş, yan ödemeler, takdir, tanınma ve terfilerdir. Çalışanlar girdi ve çıktıları ya bir kişiyle ya da bir grupla karşılaştırırlar.
Dengenin aleyhine bozulduğunu hisseden kişi, bu tatminsizliğinin baskısından kurtulmak için kendi ödüllerini artırma yollarını araştıracak bunda başarı sağlayamadığı takdirde işletmeye sunduğu girdi ve değerlerin miktarı azalacaktır) der. İşletmeye sunduğu değerleri azaltmak adına da yalnız kalmayı ister. Hatta Sabahattin Ali nin İçimizdeki Şeytan kitabında, (Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hâl aldığımı tasvir edemezsiniz.)
Bir yanıt yazın